oyunda yer alan peter orta halli , çoluk çocuk sahibi , istediği herşey elinin altında bulunan ideal amerikan bireyi iken , jerry ise kentin (new york) ücra bir köşesinde yaşayan , çok fazla çevresi olmayan , yalnız bir karakterdir.
vahşet tiyatrosunun etkisi oyunun son sahnesinde açıkça bir biçimde gözükebilir , albee izleyiciyi etkilemek için son sahnede kan ögesini kullanmıştır.
edward albee bu oyunda absürd tiyatronun genel özellikleri aksine kısa diyaloglara yer vermemiştir.
eser aynı zamanda antonin artaud'un vahşet tiyatrosu özelliklerini de taşımaktadır.
oyunun adı ise , konu olarak aldığı özellikle ikinci dünya savaşı sonrası kendini iyice belli etmeye başlayan insanlar arası iletişimsizlik probleminden gelmektedir.
albee bu iletişimsizliği hayvanat bahçesindeki demir kafeslere benzetmiştir , hayvanat bahçesindeki hayvanlar gibi bir arada yaşayan ama birbirlerinden habersiz , demir çubuklarla ayrılmış insanlar...
Ironik mizah ve amansiz bir belirsizlikle herseyin “gerçek zamanli” olarak seyircinin önünde yasandigi, Jerry’nin Peter’i kendi yabani düzeyine getirmesi ve sok edici bir sonu baslatmasiyla zirveye ulasan, Seyirciyi kimin avci kimin av oldugu konusunda zor bir kararla yüzyüze getiren bir oyun…
”Önünüzde otoban düzlügünde uzanan hayatinizdan ,ara yollara sapmayi, kendinize parkta duran herhangi bir bankin üzerinden bakmayi hiç düsündünüz mü?”
Bir parkta karsilasan iki insan;
Her Pazar yaptigi gibi parkin gözlerden uzak sessiz kösesindeki bankinda kitap okuyan,kendi halinde,düsünmeden,oldugu gibi yasayan,hayati ailesi ve isinden ibaret sayan,yayimcilik sektöründe orta düzey bir yönetici; Peter.
Topluma göre anormal yasayan,hayatini yönlendirebildigi ölçüde farklilastiran,izole,hevesi kirik,üzgün,herhangi biriyle anlamli bir diyaloga girmek için herseyi göze alabilecek, ardarda sordugu sorularla Peter’in hayatina davetsizce giren ve onu‘’Hayvanat Bahçesi Hikayesi’’ne katilmak zorunda birakan,muhtemelen akil hastasi bir adam; Jerry.
Absürd tiyatro oyunları ile karşılaşmış olanlar Edward Albee’nin The Zoo Story’sini gördüklerinde oldukça tatmin olmuş hissedeceklerdir. Görünürde tamamen birbirinden aykırı bir olayı işliyor gibi görünse de gerçek mesajı hareketler arasında veren bir özelliği vardır The Zoo Story’nin. Soyutlanma, yalnızlık, iletişimsizlik, sosyal statüler ve medeniyetleşmenin insan üzerindeki etkilerine değinir. Sadece iki karakteri görürüz oyun boyunca, bu karakterlerin hayatların ve geçmişlerine dair bir şeyler bilmesek de görünüşleri üzerine fikir yürütebiliriz. Bir tanesi iyi giyinimli, görünüşünden bankacı ya da avukat diyebileceğimiz tiptendir. Diğeri ise iyi bir işte çalışmadığına adım gibi emin olabileceğimiz ve hatta toplum kuralıymış gibi serseri diyebileceğimiz bir adamdır.